7 Ağustos 2024 Çarşamba

AĞUSTOS-EYLÜL AYINDA BATI NİL VİRÜSÜNE DİKKAT!

 



BATI NİL VİRÜSÜ

Batı Nil virüsü (BNV) insanlar, atlar, kuşlar ve vahşi hayvanlarda çeşitli nörolojik semptomlara neden olan, günümüzde yeniden güncellik kazanmış sivrisinek kaynaklı bir RNA virüsüdür.

Batı Nil Virüsü insan, köpek, at, kuş gibi çeşitli konak türlerinde özellikle santral sinir sistemi (SSS)’ni enfekte ederek hafif bir klinik tablodan menenjit, ensefalit veya ölüme kadar uzanan ciddi nörolojik tablolara yol açabilen dünya çapında öneme sahip bir enfeksiyondur.


BULAŞMA

BNV’nün hayat döngüsü doğada özellikle Culex cinsi sivrisinekler ile kuşlar arasında gerçekleşir. Bu döngü sırasında insanlar ve diğer memeliler de geçici konaklar olabilir. İnsanlar en çok sivrisinek sokması sonucu enfekte olurlar. Aynı zamanda düşük oranda da olsa kan nakli, organ nakli ya da emzirme ile anneden bebeğe bulaş da mümkün olabilmektedir.

BNV ilk defa 1937 yılında Uganda’nın Batı Nil bölgesinde yüksek ateşi olan bir kadın hastanın kanında saptanmıştır. Etkenin insanlarda ve atlarda neden olduğu nörolojik bozukluklar 1950’li yılların sonlarında bildirilmiştir.

Hasta atlar ve insanlardan virüsün diğer insanlara bulaştığına ilişkin kanıt yoktur. Çünkü virüs at ve insanların kanlarında yeterli seviyede çoğalamaz ve enfekte olan at ve insanları ısıran sivrisinekler virüsü başkalarına taşıyamazlar.

ENFEKSİYON




BNV ile enfekte hastaların yaklaşık %80’inde hastalık belirti vermeden seyreder; virüsle enfekte olan kişilerin yaklaşık %20’sinde ise 3-7 günlük bir kuluçka dönemini takiben hastalık belirtileri ortaya çıkar. Başlıca yakınmalar ateş, halsizlik, kırıklık, baş ağrısı, kas ve eklem ağrısı, titreme, bulantı, kusma, ishal şeklindedir. Hastaların büyük çoğunluğunda lenfadenopati saptanır. Olguların %1’inde de menenjit, ensefalit ve akut flask paralizi ile seyreden, ölüme neden olabilen hastalık gelişir.

Daha şiddetli vakalarda baş ağrısı ile birlikte görülen yüksek ateş, vücut kaslarında zayıflık, boynu dik tutamama, uyuşukluk, zihinsel karışıklık, koma, kas titremeleri gelişebilir.

TANI


BNV enfeksiyonundan hastanın hikayesi ve klinik belirtileri ile şüphelenilebilir. Tanının doğrulanması için laboratuar testleri gereklidir. 

TEDAVİ

Batı Nil virüsü enfeksiyonunun bilinen standart bir tedavisi yoktur. Bu nedenle enfeksiyonun tedavisi öncelikle destek tedavisi şeklinde olmalıdır.

Şiddetli olgularda sıklıkla hastaneye yatmayı gerektiren destek tedavi, IV sıvı verilmesi, solunum desteği ve ikincil enfeksiyon gelişmesinin önlenmesi temel yapılacak uygulamalardır.

KORUNMA


Culex türü sivrisineklerin yumurta dönemi, larva dönemi, pupa formu ve yetişkin dönemi olmak üzere toplam dört dönemleri vardır. Yetişkinler kış uykusuna yatar ve yaklaşık olarak Mayıs ayında ortaya çıkarlar. Bu sivrisinekler bir yıl boyunca birkaç nesil üretebilirler. Sivrisinek populasyonu Ağustos ayında en yüksek seviyeye ulaşır ve Eylül ayına kadar kan emmeye devam ederler. Dişiler yumurtalarını oluşturmak için besin olarak kana ihtiyaç duyarlar ve kan emebilmek için yaklaşık 1 millik bir alanı uçabilirler.

Sivrisineklerden korunmak için yapılması önerilenler şunlardır;

*İçine sivrisineklerin yumurtlayabileceği, içinde su birikebilecek tüm eşyalar ve malzemeler (saksı, plastik kaplar, kuş kapları, seyyar havuz vb) ortadan kaldırılmalıdır.

*Süs havuzlarında sivrisinek yiyen balıklar bulundurulmalıdır.

* Açılan kapı ve pencerelere sineklik yapılmalıdır.

*Bu uygulama ahırlarda da yapılmalı ve pencerelerle kapılara sineklik takılmalıdır.

*Hem kene hem de sivrisineği aynı anda kovan insan sağlığı için zararsız olduğu bildirilen sivrisinek kovucular kullanılmalıdır.

 *Sivrisineklerin aktif olduğu saatlerde (şafak vakti ve gün batımında) dışarı çıkılmamalıdır.

Henüz insanda kullanılmak üzere FDA onaylı aşı bulunmamaktadır.


KAYNAKLAR

Allwinn, R., Doerr, H.W., Emmerich, P., Schmitz, H., Preiser, W., 2002. Cross-reactivity in flavivirus serology: New implications of an old finding? Med. Microbiol. Immunol. 190, 199-202. Anderson, J.F.,

Rahal, J.J., 2002. Efficacy of interferon alpha-2b and ribavirin against West Nile virus in vitro. Emerg. Infect. Dis. 8, 107-108. Arı, A., 1972. Türkiye’de Arbovirüslerin faaliyeti ve ekolojisi üzerine incelemeler. Türk Hij. Tecr. Biyol. Derg. 32, 134-143. Arpacı, F., Çetin, T., Kubar, A. Özturk, M, 2009.

Tosun, S. (2013). Batı Nil virüsü enfeksiyonu. Deneysel ve Klinik Tıp Dergisi, 29(3s), 183-192. https://doi.org/10.5835/jecm.omu.29.s3.015 







ALERJİK RİNİT NEDİR? NASIL TEDAVİ EDİLİR?

 

Allerjik rinit en sık rastlanan allerjik hastalıktır.

Rinit burun iç yüzeyinde alerjen ile karşılaşmaya vücudun verdiği tepki olup burunda akıntı, tıkanıklık, kaşıntı ve/veya hapşırık gibi belirtilerden bir veya daha fazlasının görüldüğü durumdur.

Halk arasında saman nezlesi denir.

Allerjik rinit geleneksel olarak mevsimsel ve yıl boyu olmak üzere 2 gruba ayrılır.

Mevsimsel alerjik rinit çimen, ağaç ve ot polenlerine bağlı gelişirken yıl boyu süren alerjik rinit ise ev tozu akarı, hamamböceği, küf ve evcil hayvanlara bağlı gelişir.

Belirtiler ilk allerjenle karşılaşmadan 1-3 yıl sonra ilk belirtiler ortaya çıkar.

Belirtiler haftada 4 günden az veya toplamda 4 haftadan az görülmesi halinde çok hafif allerjik rinit tanısı konulurken, orta dereceli alerjik rinit tanısında haftada 4 günden uzun ve en az 4 hafta süre ile belirtilerin olması gerekir.

Anne veya babada alerjik rinit olması çocukta görülme sıklığını arttırır.

Allerjik rinit gıda allerjisi, oral allerji sendromu(bazı meyvelerin ağzı dudağı kaşındırması) ve mesleksel rinit ile birlikte görülebilir.

BELİRTİLER

  • Göz çevresinde kızarıklık, göz kapağında daireler şeklinde görünen ve kalıcı renk değişikliğine dönüşen çizgiler(alerjik shiner)
  • Burun akıntısını durdurmak ve kaşıntısını gidermek amacı ile çocukların avuç içi ile burnu yukarı doğru kaldırmasına bağlı oluşan çizgi(alerjik selam)
  • Burun akıntısı,
  • Hapşırık,
  • Kaşıntı
  • Yumuşak damakta kaşıntı,
  • Baş ağrısı



Non-IgE Non-Allerjik Rinit, bazı gıda katkı maddelerine bağlı nazal akıntı/blokaj gelişmesidir. Özellikle sülfid içeren gıdalar ör: kuru kayısı, pişmiş et. Veya baharatlı gıdalar

TANI

Rinit, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, hapşırık ve kaşıntı belirtilerinden en az ikisinin günlerin çoğunda ve bir saatten fazla sürmesi durumunda düşünülmelidir.

Detaylı öykü ve muayenenin ardından laboratuarda deri prick testi (DPT), Kan testleri(serum total IgE, serum spesifik IgE düzeyi), nazal salgıların incelenmesi tanıya yardımcıdır.

TEDAVİ

Alerjik rinit tedavisi öncelikle çevreden alerjenlerin ve tahriş edici maddelerin uzaklaştırılması ile başlar.


İLAÇ TEDAVİSİ

Rinit tedavisinde kullanılan ilaçların çoğu burun içine veya ağızdan kullanılmaktadır. Bu ilaçların etkinliği kişiden kişiye değişmektedir. İlaçlar kesildiğinde etkileri devam etmemektedir. Burun içine uygulanan ilaçların en büyük avantajı, ilaçların yüksek dozda doğrudan burun içine verilebilmesi ve vücuttaki etkilerin nerede ise hiç olmamasıdır.




Ağız yolu ile verilen antihistaminikler:

  • Topikal antihistaminikler
  • Burun içine uygulanan kortikosteroidler
  • Antilökotrienler.
  • Kromonlar.
  • Dekonjestanlar.
  • Antikolinerjikler
  • Sistemik kortikosteroidler.



ALERJENE ÖZGÜ İMMUNOTERAPİ

 İmmunoterapi, alerjik bir kişiye alerjenlerin gitgide artan miktarlarda verilmesi ile bu alerjen ile daha sonraki karşılaşmalarda ortaya çıkacak belirtilerin azaltılması için yapılan bir uygulamadır. Güvenilirlik bakımından yan etki ihtimali nedeniyle problemlidir. Mutlaka çocuk alerjisi uzmanı tarafından başlanmalı ve onun denetiminde uygulanmalıdır.

Tetikleyici faktörlerin örneğin allerjenler, irritanlar, medikasyonlar gibi azaltılması semptom kontrolünde önemlidir. Bazı mesleksel allerjenler ve evcil hayvan allerjisinin kontrolü kolayken ev tozu akarı gibi persistan allerjenlerden kaçınmak zordur. Bu tarz allerjisi olanlar yatak ve yastıklarında allerjen geçirgenliği az olan örtüleri kullanmalıdırlar. ARIA 2001 klavuzları alerjenden kaçınmayı kanıt D olarak kabul ederken, ARIA 2008, ev tozu akarı ve hayvan epitelinden kaçınmanın rinitten koruduğuna dair yeterli kanıt olmadığını bildirmektedir.

Polen allerjisi olanlarda pencerelerin kapalı tutulması ve polen mevsiminde dışarıda geçirilen zamanın azaltılması önerilebilir.


Kaynakça

DİNÇER, Z., & ÖZKARS, M. (2019). Allerjik Rinit Hastalarımızda Alerji Testleri. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 14(2), 49-51.

Duman, H., Misirlioğlu, E. D., Giniş, T., & Bostanci, İ. (2010). Çocuklarda alerjik rinit. Çocuk Dergisi, 10(2), 62-68.

https://caaad.org.tr/aileler-icin/cocuklarda-alerjik-rinit/alerjik-rinit-tedavisi














4 Ağustos 2024 Pazar

ÇOCUKLAR HAVUZA GİREBİLİR Mİ?


Yüzme havuzları kapalı devre su sistemleri olup, çevreden gelen etkiler ve havuzu kullanan kişiler tarafından etkilenirler. Havuza giren kişilerin ter, idrar, dışkı, krem, sabun, şampuan ve parfümleri de bunlar arasında önemli yere sahiptir.

Havuzun suyunu arındırmak için dezenfekte edici maddeler havuz suyuna eklenir. Böylece su berraklığını korur ve hastalık oluşturan etkenler ölür. Ülkemizde hala başta gelen arındırıcı klordur. Klor etkili bir koruyucu olmasına karşın, ciddi sağlık tehditleri de oluşturabilmektedir. Özellikle organik maddelerle birleştiğinde kanserojen özellik göstermektedir.

İyi temizlenmemiş dezenfeksiyonu sık sık yapılmamış veya sık analizler yapılmayan havuzlarda;

Sindirim Sistemi Enfeksiyonları;


Rota virüs, Hepatit A, Salmonella , Shigella, E. Coli, giardia,  amip başta olmak üzere sindirim yolu ile bulaşan virüs bakteri ya da parazitler uzun süre canlılığını koruyabildikleri için sık görülmektedir. Dışkı ile temas riski, özellikle bez kullanan, yürüme çağı çocukları ve ishal olmuş yetişkinlerin bulunduğu yüzme havuzlarında yüksektir. İshal rahatsızlığı olan kişilerin havuzu kullandıkları esnada, yanlışlıkla ortama karıştıracakları 0,14 gramlık (2 damla) dışkı, yüzme havuzunun kirlenmesi için yeterlidir.

İdrar Yolu Enfeksiyonları


Özellikle yetişkinlerle ortak girilen ve yeterli temizliği yapılmayan havuzlarda idrar yolu enfeksiyonları çok sık görülmektedir. Bunun yanı sıra genital siğiller veya mantar enfeksiyonları ile de sık karşılaşılmaktadır.

Deri enfeksiyonları



Havuz temizliğinin yeterli olmadığı ya da aşırı klor kullanıldığı durumlarda ciltte tahriş ve mantar enfeksiyonları sık görülür. Bunun yanı sıra uyuz, el ayak ağız hastalığı gibi bulaşıcı deri enfeksiyonlarının yaz döneminde artmasının en önemli nedeni ortak havuz kullanımıdır. 


Dış Kulak Yolu Enfeksiyonları



Dış kulak enfeksiyonları uzun süre suda kalmaya ya da kulağa su kaçmasına bağlı sudaki bakteri veya mantarların neden olduğu enfeksiyonlardır. Özellikle suya dalma durumunda sudaki bakteriler sinüslere kadar ulaşarak sinüzite neden olabilir.


Göz Enfeksiyonları


Havuz suyunun dezenfeksiyonununda kullanılan klor, göz tahrişlerine, konjuktivit denilen göz enfeksiyonlarına, gözün bağışıklığının düşmesine neden olabilir. 


👉Bunların yanında; yanlış atlayışlar veya dikkatsizlik ile havuz kazaları çok sık görülebilmektedir. Çocukların asla kontrolsüz bırakılmaması son derece önemlidir. 

ABD Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC), Su ile bulaşan hastalıklardan korunmak için 6 önemli öneri sunmaktadır.

1)İshal durumu ya da herhangi bir aktif enfeksiyon durumu varsa yüzülmemelidir.

2)Havuz suyunun yutulmasından kaçınılmalıdır.

3)Hijyen kurallarına uyulması çocukların bezlerinin sık değiştirilmesi önemlidir.

4)Çocukların sık tuvalete gitmesi sağlanmalı ve her zaman mayo bez kullanılmalıdır.

5)Dışkı parçaları etrafa yayılabildiğinden alt bakımı her zaman güvenli alanda yapılmalıdır.

6)Havuz sonrası çocukların dikkatli bir şekilde yıkanması gerekmektedir.


Ayrıca;

-Klorlamanın ve su sirkülasyonunun yeterli olmadığı düşünülen havuzlara girilmemelidir.

-Çocuk havuzları ve yetişkinlerin havuzlarının ayrı olduğu havuzlar tercih edilmelidir. 

-Asla su yutulmaması konusunda çocuklar uyarılmalıdır.

-Havuzun bulunduğu kısma girmeden önce ayakların antiseptik solüsyonla yıkandığı, bone kullanımının ve girmeden önce duş almanın zorunlu olduğu havuzlar tercih edilmelidir.

-Uzun süre ıslak mayo ile kalınmamalıdır.

-Havuzdan çıktıktan sonra hızlı şekilde durulanmak ve kurulanmak olası deri enfeksiyonlarından korunmak için önemlidir.

-Kulağa tüp takılması veya aktif bir kulak enfeksiyonu durumu varsa havuza girmekten kaçınılmalıdır.

-Göz enfeksiyonlarından korunmak için yüzücü gözlüğü kullanmak ve kulan enfeksiyonundan korunmak için kulak tıkacı kullanmak tercih edilebilir

3 Ağustos 2024 Cumartesi

ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE GÖRÜLEN UYKU BOZUKLUKLARI



                            


Erken çocukluk döneminde görülen başlıca uyku sorunları;

👉Uyku öncesi yaşanılan uyku reddi,

👉Direnç gösterme-çatışma durumu,

👉Gece uyanmaları,

👉Uykuyu sürdürmekte yaşanılan zorluk,

👉Uykusuzluk ya da yetersiz uyku,

👉Uyurgezerlik,

👉Gece terörü,

👉Kabuslar,

👉Kafa vurma ve diş gıcırdatma şeklinde olabilmektedir.

Uyumaya Direnç Gösterme

Uyumamak için direnç gösterme durumu, 5 yaşa doğru artmakta, yaş ilerledikçe de azalmaktadır. Yatma vaktinde uyumayı reddetme davranışları genellikle; sözlü protestolar, ağlama, yataktan çıkma, dikkat çekme davranışları, vurma, içecek isteme, açlık yaşama, hikaye dinleme gibi talepler şeklinde olmaktadır(1)

Gece Uyanmaları

Bebekler ve küçük çocukların yaklaşık %10-30’u gece uyanmasını problem durum olarak yaşamaktadır. Gece uyanmalarına sebep olan faktörler; ayrılma anksiyetesi, çocuğun kendini yatıştıramama durumu, bebeğin mizacı, çeşitli kültürel uygulamalar, gelişimsel süreçler (emme, diş çıkarma), stresli yaşam olayları gibi nedenlerden kaynaklanıyor olabilir. Kolik yaşayan ve sık sık kulak ve idrar yolu enfeksiyonu olan burnu tıkalı, reflüsü ya da alerjisi olan çocukların da uykuları problem haline gelebilmektedir. Durum iyileştiğinde dahi, alışkanlık haline gelmiş gece uyanmaları devam edebilmekte ve ebeveyn desteği olmadan çocuk uyuyamaz hale gelebilmektedir.

Uykusuzluk (Pediatrik İnsomniya): Uykuyu kendi başına başlatmakta ve sürdürmekte güçlük, sık uyanmalar ve uyandıktan sonra tekrar uyuyamama ya da erken uyanma gibi haftada en az üç gece ortaya çıkan ve en az üç ay süren, kişinin diğer işlevlerinde belirgin bir şekilde düşmeye sebep olan, başka bir hastalıkla ya da kullanılan bir madde ile ilişkisi olmaksızın ortaya çıkan, başka bir uyku-uyanıklık sorunuyla açıklanamayan uyku bozukluğudur(2)

Uyku fonksiyonunu başlatma veya sürdürmede güçlük veya gündüz işleyişinde önemli bozukluklara yol açan zayıf uyku kalitesi ile karakterize çocuklarda uykusuzluk durumunda; uyku saatinde yatmaya direnç gösterme, uykuya uzun sürede geçme ve ebeveynin müdahalesini gerektiren gece uyanmaları görülmektedir.

Uyurgezerlik: çocukların yaklaşık %15’inde görülmektedir ve bu oran, 4-8 yaş ve ergenlik dönemine gelindiğinde azalmaktadır. Uyurgezerlikte, çocuğun yataktan kalkması ve açık gözlerle, ev içinde hareket etmeye başlaması, alışılmadık bir yere idrarını yapması, yemek yemesi vb. davranışlar görülür. Uykuya geçişten yaklaşık 2 saat sonra başlayıp büyük çocuklarda yarım saat kadar küçük çocuklarda 1-2 dk kadar sürebilir. Ev kazaları açısından riskli bir uyku bozukluğudur.

Uyku Terörü: Çocuklarda yaklaşık %3-6 oranında görülen, 30 sn. ile 3 dk. arasında süren çocuğun aniden uyanarak ve yatakta otururken çığlık atmaya başlaması ile karakterize uyku bozukluğudur. Ebeveynin sakinleştirme çabalarını duyamaz ve tepki veremez durumdadır. Gözler açıktır, hızlı solunum ve terleme eşlik etmektedir. Kendine zarar verme gibi durumları içerebildiğinden uzman desteği alınmalıdır.

Kabuslar: NREM uyku evresinden REM uyku evresine geçme aşamasında gerçekleşmektedir. Yaşla birlikte görülme sıklığı azalır. Korkulu ve hoş olmayan bir duygusal durumla uyanma şeklinde ortaya çıkar. Çocuklar tekrar uykuya dalmaktan korkarlar. Çocukların %75’i kabus görebilmekte ve kabus sonrası ebeveyn desteğine ihtiyaç duymaktadır(3)

Uyku Enürezisi(Uykuda İdrar Kaçırma): . 5 yaş altındaki çocuklar için gelişimsel olarak normal karşılanmaktadır. 5 yaşın üzerindeki çocuklardaki varlığı, ikincil olarak herhangi bir tıbbi, psikiyatrik ya da uyku bozukluklarıyla ilişkilendirilebilmektedir.

Bruksizm(Diş Gıcırdatma): hafif uykuda, aralıklarla meydana gelen diş gıcırdatma/diş sıkma olarak bilinmektedir. Baş ağrısı veya diş ağrısından şikayet etme ile sonuçlanabilecek %20 gibi bir yüzdeyle görülen, yaygın bir durumdur.

Uyku Apnesi: uykuda solunum bozuklukları arasında yer alan bu bozukluk, solunumda azalma ve solunumun geçici bir süre durması ile karakterizedir. Hayati risk taşıması sebebiyle klinik önemdedir. Çocuk üst hava yolunun kapanmasıyla nefes alamamakta veya kısmi bir tıkanıklık yaşamaktadır. Bu durum da uyku bozukluğuna sebep olabilmektedir. Kişi nefes alamadığı için uykuyu sürdüremez hale gelmekte ve sık sık uyanmalar yaşamaktadır.

Çocuklarda, uyku sırasında yüksek sesle horlama, nefes darlığı yaşanması sebebiyle nefes alma ve ardından sessizlik şeklinde takip eden bir seyir izlemektedir. Çocuklarda gündüzleri uyku şikayetleri görülmezken; sinirlilik, dürtüsellik gibi davranış problemleri ortaya çıkabilmektedir.

Huzursuz Bacak Sendromu: kişiyi rahatsız eden duyuşsal etkilerde (böcek ısırması, yanma vb.) ortaya çıkan, bacak ve kolları hareket ettirme isteği ile karakterize bir uyku bozukluğudur. Nörolojiktir ve özellikle sessizlikte ve dinlenme anında, yatmadan önce ortaya çıkmaktadır. Genetik olduğu düşünülen bu bozukluk, çocuk ve ergenlerin yaklaşık %2-6’sında görülebilmektedir(5)

Ritmik Hareket Bozukluğu: uyku başlangıcında ve normal gece uyarılarını takiben ortaya çıkan, genellikle baş ve boyunda tekrarlayıcı hareketleri içeren, özellikle vücut sallama ve kafa vurma ile karakterize bir bozukluktur. 6 aylıkken vücut sallama, 9-10 ayda kafa vurma şeklinde görülebilmektedir. Bu davranışların görülme sıklığı, 9. ayda %60, 18. ayda ise %33 oranında olmaktadır.

Uyku bozukluklarının türleri ve şiddetleri, yaşa bağlı olarak değişebilmekte ve geçici ya da kalıcı olarak seyredebilmektedir. Problemler kalıcı olduğunda, çocuğun gelişimine, davranışlarına ve aileye bıraktığı etki daha olumsuz olmaktadır.


Bozukluklar; depresyon, anksiyete, dikkat problemleri, akademik işlevlerde düşme, sosyal gelişimde ve sağlıkta yaşanabilecek sorunlar gibi etkileri de doğurabilmektedir.

Bebeklerde yaşanılan uyku problemleri, beraberinde beslenme problemlerini ve dolayısıyla fiziksel gelişimin de olumsuz etkisini getirebilmektedir. Uyku tedavisi için yapılan davranışsal müdahalelerle, bu olumsuz etkilerde iyileşme olduğu gözlemlenmektedir(6)


Kaynakça

(1)Burnham MM, Goodlin-Jones BL, Gaylor EE, Anders TF. Nighttime sleepwake patterns and self-soothing from birth to one year of age: A longitudinal intervention study. J Child Psychol Psychiatry Allied Discip. 43(6):713–25,2002.

(2) American Psikiyatri Birliği. Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Beşinci Baskı (DSM-5), Tanı Ölçütleri Başvuru elkitabı’ndan (çeviri ed. E Köroğlu) Ankara, Hekimler Yayın Birliği, 2013.

(3) Muris P, Merckelbach H, Gadet B, Moulaert V. Fears, Worries, and Scary Dreams in 4- To 12-Year-Old Children: Their Content, Developmental Pattern, and Origins. J Clin Child Adolesc Psychol. 29(1):43–52,2000.

(4) Stores G. Parasomnias of Childhood and Adolescence. Sleep Med Clin. 2(3):405–17,2007

(5) Picchietti D, Allen RP, Walters AS, Davidson JE, Myers A, Ferini-Strambi L. Restless legs syndrome: Prevalence and impact in children and adolescents - The peds REST study. Pediatrics. 120(2):253–66,2007.

(6) Gruber R, Cassoff J, Frenette S, Wiebe S, Carrier J. Impact of sleep extension and restriction on children’s emotional lability and impulsivity. Pediatrics. 130(5)2012

(7) Akar, A. S. (2020). 0-2 yaş aralığındaki bebeklerin uyku düzenini etkileyen faktörlerin incelenmesi (Master's thesis, İstanbul Medipol Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü).


AĞUSTOS-EYLÜL AYINDA BATI NİL VİRÜSÜNE DİKKAT!

  BATI NİL VİRÜSÜ Batı Nil virüsü (BNV) insanlar, atlar, kuşlar ve vahşi hayvanlarda çeşitli nörolojik semptomlara neden olan, günümüzde yen...